Stephen King - Mahşer kitabını okudum

  Bazı kitaplar vardır, hayatınıza adeta hükmederek hayatınızı ele geçirir. İşte Mahşer de böyle bir kitap.


Mahşer kitabının konusu süper grip adlı bir hastalığın dünyanın %99’unu öldürmesi sonucu geride kalan insanların toplumu yeniden inşa sürecini anlatıyor. Kitabın temel ve kilit noktası bu. Toplum diyoruz her toplumun bir lideri vardır ve iki kişi lider olmak için kendini öne sürüyor. Abigail Ana ve Randall Flagg. Konu bölümünün bu kadar yeterli olduğunu düşünüyorum.

Kitap aslında 3 bölümden oluşuyor. Gribin yayılması, İnsanların bir araya gelme süreci ve son diye adlandırdığım o değişik kısım var.
Bir bölümde ana karakterlerden birinin babasının söylediği çok güzel bir söz ve arkasında barındırdığı muhteşem bir düşünce vardı. En değer verdiğimiz varlıkları kaybedebiliriz, dünya bizim için cehenneme dönebilir ama ya geride kalanlar sana ihtiyaç duyuyorsa ? Ömür boyu kayıplarımızla yaşamamamız gerektiğini de bana çok güzel öğretti.

İyiliğin ve kötülüğün amansız savaşını her iki taraftan da okutarak iyi ve kötünün nasıl değerler olduğunu, iyilik ve kötülüğün değer yargılarını optimal ölçüde gözlerinizin önünden geçirterek sorgulatan bir kitaptı bu.

Bir insan hayatı boyunca aynı kalır mı ? Bir insan yedisinde ne ise yetmişinde öyle olmak zorunda mıdır? Bu kitap benim bu değer yargımı fena bir şekilde yıktı geçti.

Ve şunu çok iyi anladım. Bir insan sizi baştan sevmiyorsa sonradan da sevmiyor. Bunun için zorlamanın anlamsız olduğunu çok iyi anladım.

Kısacası verdiği hayat dersleri ile Mahşer özgün konusu olsun akıcı dili olsun karakterleri olsun kendini ön plana çıkaran türlerinden kendini adeta keskin bir bıçakla ayıran bir kitaptı. Bu kitap bir felaket bir uzun yolculuk bir liderlik savaşından oluşuyor gibi görünse de her bölüm arka planda sizi o kadar etkileyecek olaylar oluyor ki. Hatta karakterin söylediği bir söz bile sizi altüst edebiliyor. Bu yüzden Mahşer tam anlamı ile başyapıt. Kesinlikle okumanızı öneriyorum.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski